Translate

5 Mart 2016 Cumartesi

Bir anti-kahraman H. Caulfield


''Bir kitabı okuyup bitirdiğiniz zaman, bunu yazan keşke çok yakın bir arkadaşım olsaydı da, canım her istediğinde onu telefonla arayıp konuşabilseydim diyorsanız, o kitap bence gerçekten iyidir.'' 
J.D. Salinger

Gönülçelen-Çavdar Tarlasında Çocuklar/Özet

     Hikâye ilk ağızdan anlatılır. Holden Caulfield'ın üç gününü kapsayan kitap, Holden'ın okuduğu Pencey Prep'ten Noel'den (tahminen1949) hemen önce kovulmasıyla başlar. Daha önce, iki okuldan daha kovulmuştur ve bu sefer ailesiyle yüzleşmemek için eve gitmek istemez. İlk önce eski tarih hocası Mr. Spencer'ı ziyaret eder. Canını sıkan hocasından kurtulan Caulfield, yurda döner fakat orada da başta yakışıklı ve atletik Stradlater olmak üzere yurt arkadaşlarıyla kapışır ve orayı da küfürler savurarak terk eder.

       New York'ta içmiş şekilde gezmeye başlayan Caulfield, tanıdıklarıyla rastlaşır. Sürekli olarak etrafındaki her insanın "samimiyetsiz/yapmacık (phony)" olduğunu söyleyen Caulfield sonunda bir otele çekilir ve bekaretini kaybetmek için bir kadın satıcısıyla kız konusunda anlaşır. Odasına yaşıtı olduğunu tahmin ettiği bir kız gelir, fakat nedense sevişmek istemeyen Holden yüzünden işler yolunda gitmez ve kadın satıcısı fazladan 5 $ daha alır. Holden daha sonra eski kız arkadaşlarından Sally Hayes ile çıkmaya karar verir ve onu arar. Beraber tiyatroya ve buz pateni yapmaya giderler. Sonunda dayanamayan Caulfield kıza hakaret eder. Sally kaçtıktan sonra Caulfield bunalmış bir şekilde, ailesine çaktırmadan kız kardeşi Phoebe`yi görmek için eve gider. Küçük kız kardeşi ona Noel için biriktirdiği parayi verir. Caulfield ailesi geldiği anda evden kaçar.

       Kitabın sonlarına doğru, Holden güvendiği tek hoca olan Mr. Antolini'nin evine gider. Hocası ona geleceği için mantıklı ve yararlı öğütler verir. Uyumaya başlayan Caulfield gözlerini açtığında hocasının onun alnını okşadığını görür. Neden bunu yaptığı kitapta tam açıklanmasa da, Holden bunu hocasının eşcinsel eğilimlerine yorar. Evden kaçan Holden, bir tren istasyonunda uyuyakalır. Sabah kalktığında da, Batı`ya doğru otostop çekip gitmeyi kafasına koymuştur. Tanıdığı bütün insanlardan kaçıp vardığı yerde sağır taklidi yaparak bambaşka bir hayat sürecektir. Fakat önce bitirilmesi gereken bir iş vardır, kız kardeşinin parasını geri vermek.

       Holden, Phoebe'nin okuluna gider ve sekretere kız kardeşini öğle teneffüsünde okulun yakınındaki müzede beklediğine dair bir not bırakır. Phoebe, Holden'ın yanına vardığında elbiselerle dolu bir bavul taşımaktadır. Niyeti bellidir: Ağabeyiyle birlikte gitmek.

       Holden bu isteğini sertçe reddeder. Kız kardeşine kötü örnek olduğunu düşünmeye başlamıştır artık. Phoebe ona küser ve Holden gitmekten vazgeçtiğini söyler, kız kardeşini sehir parkina götürür. Atlı karıncaya binen Phoebe, Holden'ı neredeyse ağlatacak kadar mutlu eder.

       Holden Caulfield'ın hikâyeyi anlatması burada bitiyor. Günümüze dönerek olaylardan sonra hastalandığını, şu anda bir psikaytrist ile görüştüğünü ve sonbaharda okula gideceğinden bahsederek kitabı sonlandırıyor.

 Salinger’in tek romanı Çavdar Tarlasında Çocuklar’ı yaklaşık bir sene evvel okuduğum Emrah Serbes’in Deliduman romanına benzetiyorum biraz.İki romanda da anlatıcılar birbirlerine benzer sorunlu karakterlerdir.Bu açıdan aslında Modern Amerikan Edebiyatının bu ‘klasiği’ni okurken pek yabancılık çekmedim.Salinger bu eseriyle büyük bir şöhrete kavuşmakla beraber kaçışı da kaçınılmaz bulmuştur.Bu açıdan bu kitabın zamanında bazı çevrelerce pek de iyi anlaşılamadığını düşünüyorum.Gizemli yaşamı ve eserinde yaşamından kesitler sunması onu daha da göze batan bir yazar yapmıştır.Her ne kadar kitapta anti-kahramanımız Holden sinemaya,film sektörüne,tiyatroya karşı düşüncelerini izah etmişse de yazara, sanki onu seslendiren aslında kendisi değil de bir başkasıymış gibi ısrarla kitabının filme dönüştürülmesi yönünde teklifler gelmiş ancak bunu kabul etmemiştir.

       Kitap, anti-kahraman Holden Caulfield'ın okuldan atılmasıyla başlayan süreci Holden'ın kendi ağzından anlatır.Bunu bir günlük olarak düşünebiliriz.Holden çevresiyle sürekli sorun yaşayan bir tiptir.Kendi kafa dengini bulmakta bir hayli zorlanır.Ergenliğe yeni girmiştir  hepimizn ergenlik döneminde az çok yaşadığı sıkıntıları anlatır bu yönüyle bizden biridir. Bazen kendinizden bir parça bulursunuz bu anti-kahramanda.Böylece roman akıcılığa kavuşur ve yalnız iki-üç gün süren bu olaylar silsilesini merakla takibe koyulursunuz.

       Pencey okulundan ve daha önceki birkaç okuldan umduğunu bulamaz Holden ve evine dönmeden önce okuldan ayrılır kendi hesabına birkaç günlük bir tatil yapmak ister.İnsanlarla arasındaki iletişimi bozuk olan bu ‘ergen’in bir çeşit ‘gerçeğin yüzü’nü görmesi, ikiyüzlülüğe, insan değerlerinin yapmacıklığına ,insanlar arasındaki sevgisizliğe ve anlayışsızlığa  argo söylemiyle bir başkaldırıdır bu roman.

       Romanın iki çevirisi mevcuttur.Açıkçası yabancı dili iyi olan için bu eseri kendi dilinde okumak muazzamdır.Ancak sorun şu ki her iki çeviri arasında belirgin farklar vardır ve bu da anlatıyı etkilemektedir.Cem Yayınevi tarafından Fransız aslından çevrilen roman  Gönülçelen adı ile okurlara sunulmuştur.YKY’de ise Coşkun Yerli tarafından Çavdar Tarlasında Çocuklar ismiyle tercüme edilmiştir.Kanımca bu isim kitabın son kısımlarında adı anılan ‘rastlarsa biri birine çavdarlar arasında ‘ adlı şiirden ve Holden’in ‘büyüyünce’ ne olmak istediği sorulurken verdiği cevaptan esinlenerek uygun görülmüştür:
‘’…Her neyse, hep, büyük bir çavdar tarlasında oyun oynayan çocuklar getiriyorum.Binlerce çocuk, başka kimse yok ortalıkta-yetişkin hiç kimse,yani- benden başka.Ve çılgın bir uçurumun kenarında durmuşum.Ne yapıyorum, uçuruma yaklaşan herkesi yakalıyorum; nereye gittiklerine hiç bakmadan koşarlarken , ben bir yerlerden çıkıyor, onları yakalıyorum.Bütün gün yalnızca bu işi yapıyorum.Ben, çavdar tarlasında çocukları yakalayan biri olmak isterdim.Çılgın bir şey bu, biliyorum, ama ben yalnızca böyle biri olmak isterdim.Biliyorum, bu çılgın bir şey.’’

       Romanın anahtarı aslında  yukarıdaki bu paragrafta gizli.Bu simgesel anlatım aslında kitabın bütünüyle çok iyi uyuşuyor.Holden’in en iyi dostları kız kardeşleridir ve bir de kendisini pek sevmediğini sandığım bencil bir ağabeyi vardır.Kız kardeşlerinde birinin ölümü onu derinden üzmüştür ve sanki bu olaydan sonra diğer küçük kardeşine sıkı bir bağlılık duyar.Küçük kız kardeşi Phoebe ile aralarındaki diyaloglar gerçekten Holden’in yaşadığı bütün ümitsizliklerin yanında çok masum birer zaman dilimi gibi görünür.Bunlar dikkate değerdir.

       Holden bir anti-kahramandır.Artık sıradanlaşmış bir tabu olan ‘roman kahraman’ı deyimi böylece yıkılır.Çabuk öfkelenir ama öfkesini zor yansıtır.Kendinde o cesareti bulamaz.Bir sevdiği vardır üzerinde çok titrer ancak  romanda bir leitmotif gibi sürekli onu arama isteği duysa da bir türlü arayamaz;  – kendi tabiriyle- havasında değildir.Kendi dünyasında yaşayan bu küçük adam sürekli bir dışlanma,hor görülme baskısına maruz kalır.İnsanlar ona çok ‘spesifik’ çok ‘sahtekar’ görünür.Alıp başını çekip gitmek istese de bu isteğini dile getiremez ve macerası bir psikiyatri kliniğinde noktalanır.

       Romanın dilini bir ergen’in psikolojisini yansıttığı için çok da yadırgamıyorum.Üslup argo içerir.Sık sık küfürler görsek de bunların rahatsızlık verdiğini düşünmüyorum.Zira Holden’i anti-kahraman olarak nitelendirmemizin başka bir sebebi de bütün ‘zırvalıklara’ ve ‘sahtekarlıklara’ böyle pasif bir biçimde küfürler savurarak isyanını yaşamasıdır.

      Şüphesiz Salinger, çavdar tarlasında uçurumun kıyısındaki çocukları kurtarmak için yazmıştır bu kitabı.O, yetişkinlerin dünyasına hitap etmeyen biridir.Çocukları bir çeşit ‘olumsuzluktan’ kurtarma bekçisidir.Belki debu büyük insanların dünyasında savrulan kimselerin yol göstericisi olarak hissettirmiştir kendini ve Holden’in de istediği bundan başka bir sey değildi. ‘felaket’ bir yalnızlık içindedir bu dünyanın parmaklıkları ardında ve öte tarafa geçmek için büyükleri anlamak gerekecektir.Ancak öyle söylüyor ki Holden büyüklerin pek de anladığı yok küçükleri.

       Aslında bunu belki en başında not etmem gerekirdi ama bu kitap bir dönem Amerika’da lise düzeyinde en çok yasaklanan kitap olmasına rağmen aynı zamanda en çok okutulan kitaptır.Hala bazı bölgelerde yasaklı olduğunu bildirmek isterim.Duyduğuma göre de Türkiye’de bazı okullarda okutulmuş. Stylist.co.uk sitesi tarafından "En iyi ve en ikonik 100 giriş cümlesi" listesinde romanın giriş cümlesi birinci sırada yer alırken "En iyi 101 kapanış cümlesi" listesinde on beşinci sırada yer almış.Kitap günümüze de çok yabancı değil.Yani belki bu döneme ve bundan sonra daha birçok döneme seslenecek gibi.Bu yapıt aslında gizemini pek yansıtmamış sayılabilir çünkü böyle bir kitabı yasaklamayı uygun gören zihniyet çok fena korkmuşa benziyor.Ama biliyoruz ki konu yok denecek kadar sığdır.Ve asıl iş Holden’de biter.Holden sanırım içimizde bir yerde bir zaman sonra arayacağımız bir ‘’kahraman’’ olacaktır



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder